2012 yılında hazırlanan 6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” ile birlikte gündemimize gelen “Kentsel Dönüşüm” kavramı, halk arasında riskli yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesini ifade ediyor.
Kentsel dönüşüm sürecinde 20 milyon konutun yaklaşık 6,5 milyonu yeniden yapılacak. Ancak hangi binaların kentsel dönüşüme girip hangilerinin girmeyeceği henüz net değil.
Kentsel dönüşüm kapsamına girebilecek öncelikli bölgeler net olarak belli olmadığından, birçok konut sahibi kendi konutunu da bu 6,5 milyonun içinde olduğunu düşünüyor. Dolayısıyla konutlarının yıkılacağı beklentisi ile mecbur olmadıkça yenilemekten kaçınıyor ve kentsel dönüşüm rüzgarıyla kendi binasının da yıkılıp yeniden yapılacağını hayal ederek kapısını çalacak ‘Beyaz atlı müteahhidini’ bekliyor. Oysa hem her bina yıkılıp yeniden yapılmayacak hem de müteahhitlerin her binayı yenileyip eski sahiplerine bedelsiz verebilecekleri bir planları yok.
Güçlendirme/yenileme çalışmaları ile binaları yıkmadan depreme hazırlıklı olunması mümkün. Uluslararası alanda ‘Deep Renovation’ denilen, ülkemizde de ‘Derin Yenileme’ olarak adlandırılan çalışmalar; bir yapının güçlendirilmesinden, dış cephesine, iç makyajlanmasından bacasına tesisatına kadar her unsurunun yenilenmesini kapsıyor. ‘Derin Yenileme’ aslında, güçlendirme, iklimlendirme, ısıtma-soğutma, aydınlatma ve yangın güvenliğinin yanı sıra enerji verimliliğini de kapsıyor. Ayrıca enerji verimliliği ve sera gazı salınımının daha da önem kazandığı günümüzde, atığı yöneteceksek binanın kendisini atık haline getirmeye, yani binayı önce moloza çevirip sonra yeniden yapmaya gerek yok. Mevcut binaların hepsini yenilemek, hatta yeşil bina haline getirmek bu yaparken de hem imalat hem de kullanım maliyetlerini düşürmek mümkün.
Bu sayfayı paylaş!